Tom Cruise, Juliette Lewis, John Travolta, Jenna Elfman gibi Hollywood yıldızlarının milenyum dini Scientology,
159 ülkede 10 milyon üyesi, binlerce kilisesi ve akıl almaz mal varlığıyla büyük tartışmalara yol açıyor. Peki nedir Scientology? Din mi, şirket mi? Gerçek mi, bilimkurgu mu?
Ayn Rand'ın 'Atlas Silkindi' adlı kitabının Türkçe çevirisinde reklamcı Serdar Erener'in bir önsözü var. 'Ütopik bakış açısı, neredeyse son yüzyıllarda insan tabiatının sınırlarıyla spekülasyonu, araştırmayı, denemeyi fena halde sindirmiş. Şu insanın doğarken 'boş bir kağıt' olduğu fikri ütopyacıların çok işine gelmiş. Boş bir kağıdız ya, isteyen istediği toplum mühendisliği, Zihni Sinir projesini gerçekleştirebilir' diyor Erener bu önsözde. Peki bu cümlelerin konumuzla alakası ne? Aylardır içimiz dışımız Tom Cruise, TomKat (Tom hazretlerinin eşi Katie Holmes'la kutsal ittifakına verilen kısa isim) ve tabii ki geleceğin Scientology peygamberiçesi olmaya aday Suri bebek oldu. Tom amcamız tarikatın ünlü sözcülerinden ya, kızı Suri'nin doğumuyla ilgili yapılan spekülasyonlar bile düpedüz Scientology tarikatının pazarlanması için kullanılan bir medya aracına dönüştü. Aman da Katie çocuğunu acısını bastırıp 'sessizce' mi doğurdu, yoksa Scientology kurallarını bozarak büyük günah mı işledi? Tom çocuğunun göbek bağını yedi mi, yoksa Scientology geleneklerine karşı mı geldi diye tartışıp dururken bizler, Scientology liderleri her geçen gün artan müritleriyle paraya para demedi.
İyi hoş anladık, herkesin bir şeylere inanmaya ve modern hayatın keşmekeşi içinde ruhunu arındıracak bir şeyler bulmaya ihtiyacı var da, nedir gerçekten şu Scientology'nin iç yüzü? Milyon dolarlarla yürütülen hiyerarşik yapısı, kale gibi binaları, hatta müritlerinin her daim kamera kontrolü altında yaşadığı devasa yaşam kompleksleriyle modern insanın boşluklarından yararlanıp cebini dolduran bir şirket mi? Gerçekten bir din mi? Yoksa Serdar Erener'in sözlerindeki gibi bir bilimkurgu ürünü, kapitalist bir ütopya mı? Biz bildiklerimizi anlatalım, kararı siz verinÉ
BİLİMKURGUDAN YENİ BİR DİNE
Batı dünyasının en büyük kültlerinden biri olan ve 'gerçeği aramak' anlamına gelen Scientology 1954 Şubat'ında; 1911'de Nebraska'da doğan L. Ron Hubbard ve 18 havarisi tarafından kuruldu. Hubbard, iki yüzden fazla bilimkurgu, gerilim, polisiye, macera romanı olan bir yazardı. Ancak edebiyat çevrelerinde asla önemli bir yer edinememiş ikinci sınıf bir bilimkurgu yazarı olarak anıldı hep.Hubbard, 2. Dünya Savaşı'nda Amerikan Deniz Kuvvetleri'nde görev yaptı ve hemen ardından intihar eğilimi ve zarar görmüş hafızasından yakınarak askerlikten ayrıldı ve köşe dönmenin bir yolu olarak kendi dinini kurmaya karar verdi. Yıllar sonra Scientology Kilisesi'nin broşürleri onu mitolojik bir karakter olarak yansıtacak, savaş sırasında sakatlanıp kör olduğunu, hatta iki kez öldüğünü, ancak Scientology sayesinde şifa bularak başarılı bir 2. Dünya Savaşı kahramanı haline geldiğini yazacaktı. Kendi yazdığı bir bilimkurgu hikayesinden yola çıkarak Scientology tarikatını yaratan Hubbard peygamber seviyesine yükselirken, 1950'de yazdığı 'Dianetics: Modern Akıl Sağlığı Bilimi' adlı kitabı da Scientology'nin İncil'i olarak kabul görmeye başlayacaktı.
Kitap, 'dinleme' olarak nitelenen bir psikoterapi tekniğini anlatıyordu. Temelinde zihin kontrolü olan bu teknikle, insanların geçmiş travmalarından arınacağı, aydınlanmaya ulaşacağı ve bu şekilde körlüklerinin tedavi edileceği, hatta zeka ve görüntülerinin de gelişeceği iddia ediliyordu. Hubbard bu tekniğin başarılı olması için her biri ücretli olan çeşitli seviyelerden geçmek gerektiğini yazmıştı. Tarikat hayat bulduğunda da takipçileri için her biri daha da pahalı olan yeni basamaklar üretmeyi sürdürdü. Öyle ki, birçok Scientologist basamak atlayabilmek için tüm servetini tarikatın kiliselerine hibe ediyordu. Hubbard 1960'larda, insanların 75 milyon yıl kadar önce 'Xenu' adlı zalim bir galaktik hükümdar tarafından dünyaya sürülen 'uzaylı' ruh kümelerinden (thetanlar) yapılmış olduğunu yayınladı. Atmosfere yayılan bu ruhlar, insan bedenlerine girmişti. Ve Scientology'nin amacı insanları fiziksel ve zihinsel yüklerinden arındırarak bu uzaylı ruhları serbest bırakmak ve gerçek ruhsal özgürlüğü yakalamalarını sağlamak olacaktı. Kısacası, Scientology modern dünyada bulunamayan bir 'özgürlük ütopyası' olacaktı.
Scientologistler, bu amaca yönelik zihin kontrolünü 'Auditor' dedikleri 'denetçi'ler aracılığıyla uyguluyorlar. Denetçiler, bu külte katılmak isteyenlere kişiye özel değerlendirme programları hazırlıyorlar. Denetçinin uyguladığı program ayrıntılı ve ödünsüz. Seanslarda 'elektro-psikometre' denilen ve vücuttaki elektrik değişimlerini ölçen özel bir aygıt kullanılıyor. 1966 yılında Volny Mathieson isimli bir Scientology üyesi tarafından patenti alınan ve yalan makinesini andıran aygıt; denetçiler tarafından üyelerin ruhsal sıkıntı merkezlerini saptamak için kullanılıyor. Böylece, tarikata katılmak isteyenler kendileriyle yüzleşme yeteneğini kazanıyor ve geçmişlerinde hayatlarına damga vurmuş olayların etkisinden kurtularak 'Clear' yani berrak oluyorlar. Berraklık seviyesinden sonraki aşama müritlik. Buradan 'OT' denilen mertebeye geçiliyor. 'OT', bedenini ve zihnini terk edebilen 'Thetan' yani ruh anlamına geliyor. Thetan, bakmadan görebiliyor ve işitmeden duyabiliyor.
KABUSA DÖNÜŞEN ÜTOPYA
Scientology'de kitaplı dinlerin tüm peygamberleri ve Buda gibi diğer büyük dini liderler, berraklık mertebesinin biraz üstüne çıkmış insanlar olarak kabul görüyor. Scientologistler, Allah'ın varlığına inanıyor ancak sıfatlarını ifade etmiyorlar. Cennet, cehennem gibi kavramlar yok; reenkarnasyon var. Berraklık seviyesine ulaşan kişinin doğum-ölüm silsilesinden kurtulacağını düşünüyorlar. Yani, bir çeşit ölümsüzlük ütopyası da denebilir Scientology için. Bir bilimkurgu yazarı tarafından yaratılmış totaliter ve baskıcı bir ütopya üstelik. Bilimsellikle alakası olmadığı gün geçtikçe ortaya çıkan ancak 'ünlü elçileri'nin propagandasıyla çirkin yüzü örtbas edilen bir distopya (kabusa dönüşen ütopya) daha doğrusu.Sorun şu ki, Scientology tarikatının değerlerini sorgulamaya başlayan üyeler, tam bir şirket mantığıyla çalışan bu 'para tuzağının' bir bilim kurgu romanından öteye geçmeyen yalanlarla örülü olduğunu açıklamaya çalıştıklarında büyük baskılarla karşılaşıyorlar. Ağı dünyanın her yerine uzanan tarikat, işin gerçeğini ortaya koymaya çalışan herkesi davalarla susturuyor. İşin aslını anlamak için tarikatı 9 ay boyunca inceleyen Rolling Stone dergisinin yazarı Janet Reitman'ın konuyla ilgili makalesini okursanız, fikirleriniz daha da netleşebilir.
Scientology 'gerçekleri'
- 1954'de temelleri atılan Scientology köklerini Budizm, Hinduizm, Hıristiyanlık gibi birçok dine dayandırıyor. Dünyayı ve galaksiyi kurtaracak bir doktrinin ve bunu uygulayacak yöntemlerin tekeli olduğunu iddia ediyor.- Kilise yetkilileri, Scientologistlerin son 5 yılda önceki 50 yıldan daha fazla arttığını öne sürüyor. Yani dünyanın en hızlı yayılan dini Scientology.
Scientology 1993'ten beri vergiden muaf tutuluyor. Dünyanın en zengin tarikatı olarak nitelenen Scientology'nin eski üyeleri kilisenin bir para tuzağı olduğunu ve yolsuzluklara karıştığını ilan ettiğinde anında karşı dava açılıyor. Scientology'yi eleştiren bir bölüm yayınlayan South Park gibi diziler bile bu durumdan muzdarip.- Scientology, modern tıbbın piyasaya sürdüğü ilaçların kullanımına şiddetle karşı çıkıyor.
Eşcinsellik ve mastürbasyon cinsel sapma olarak görülüyor. - Sessiz doğuma inanılıyor. - Tom Cruise, Kirstie Alley gibi ünlü üyeler dini yaymak için elçi olarak kullanılıyor. Bu örgütlenmenin adı Project Celebrity (ünlü projesi). - Sadece parası olan aydınlanmaya ulaşabiliyor çünkü Scientology seanslarının her biri için yüklü miktarda para alınıyor.- Tarikatın Sea Org isimli üniformalı askerlerden oluşan bir deniz filosu var. Tarikatın liderleri bu organizasyona bağlı.- Hubbard'ın felç geçirerek ölmesi, ruhunun ölümsüzlüğe ulaştığı şeklinde örtbas edildiğinden beri tarikatın yeni lideri David Miscaviage.